Yenice İlçesi

Published In: Çanakkale Town Hits: 1681 Comment: 0

Yenice İlçemizin Tarihcesi
İlçenin ilk kuruluşu köydür. Buraya ilk yerleşme 19. yüzyıl başlarında olmuştur. Asar Dağının kuzeye bakan yamacına yerleşen 5-6 hanelik nufusu oluşturan Kınık Boyu Türklerinin Kızıl Keçeli gruplarıdır. Önceleri İnceköy denilen bu obaya bir süre sonra “Yeniceköy” denildiği söylenmektedir.1936 ‘ya dek Balıkesir ilinin Gönen ilçesine bağlı bir köy olan Yenice 15,06,1936 tarih ve 3012 sayılı Kanunla ilçe haline dönüştürülerek Çanakkale iline bağlanmıştır.

İlçenin ilk kuruluşu köydür. Buraya ilk yerleşme 19. yüzyıl başlarında olmuştur. Asar Dağının kuzeye bakan yamacına yerleşen 5-6 hanelik nufusu oluşturan Kınık Boyu Türklerinin Kızıl Keçeli gruplarıdır. Önceleri İnceköy denilen bu obaya bir süre sonra “Yeniceköy” denildiği söylenmektedir.1936 ‘ya dek Balıkesir ilinin Gönen ilçesine bağlı bir köy olan Yenice 15,06,1936 tarih ve 3012 sayılı Kanunla ilçe haline dönüştürülerek Çanakkale iline bağlanmıştır.

18 Mart 1953 deprem felaketine maruz kalan İlçe bugünkü yerine Devletin yardımı ile taşınmıştır
Bölgeye Türkler’in yerleşmesiyle önce Yanoba ve Dalyanoba denilmiş, daha sonra İnceköy ve son olarak Yeniceköy adı verilmiştir.
İlçemizin bulunduğu bölgede ya­pılan arkeolojik çalışmalar sonucunda, Cilalıtaş devrinde yaşandığı ortaya çıkmıştır. Milattan önce Bitinler, Aşşuvalılar, Truvalılar, Hititler, Luviler, Dorlar, Lidyalılar, Persler, Bergama Krallığı ve Roma İmparatorluğu’nun nüfuz sahası içinde kalmıştır. Milattan sonra Roma İmparatorluğu’nun parçalanmasıyla Bizans Imparatorluğu hakimiyetine girmiştir. 14. yüzyılın başında Karesi Beyliği ve daha sonra da Osmanlı Devleti topraklarına dahil olmuştur.

Türkler’in İskânından Önce: İlk iskan izlerini Paleolitik Çağ’da gördüğümüz Yenice’de, Davutköy, Bekten ve Nevruz çevresindeki kalıntılar tahrip olmuştur. M.Ö. 2000 yıllarından itibaren Yenice, Balya ve Balıkesir bölgesinde Bitinler yaşamışlardır. Avrupa’dan Bitinler’in yerleştikleri bu yöreye Bebrikya de­niliyordu. Bitinler’in yanı sıra M.Ö. 1500 yıllarında yörede Aşşuvalılar yaşamışlardır. Truvalılar ve Hititler’in dışında, Luviler’in de Yenice, Biga, Çan, Çanakkale, Bayramiç, Ezine ve Ayvacık yörelerinde yaşadıkları bilinmektedir. Bölgede M.O. 1200 yıllarında Dorlar’ın göç­lerinden etkilenmiştir. M.Ö. 514 yılında Persler bölgeyi işgal et­mişlerdir. Yunan Siteleri birleşerek M.O. 386’da yaptıkları mücadeleler sonucu Pers üstünlüğüne son vermişlerdir. M.Ö. 334 yılında Makedonya Kralı Büyük İskender, bölgeye hakim olmuştur. M.Ö. 196 yılında Selökid Devleti, M.Ö. 189 yılında da Bergama Krallığı bölgeyi kendi kontrolleri altına almışlardır. Son Bergama Kralı 3. Attalos’un ölümünden sonra bölgede büyük bir iktidar boşluğu yaşanmıştır. Ro­malılar bundan yararlanarak askeri üstünlüğü ele geçirdiler. M.S. 395 yılında Roma İmparatorluğu’nun parçalanması üzerine Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu bütün Ana­dolu’ya hakim olmuştur. Mizya adı da verilen Yenice yöresi Bizans İm­paratorluğu zamanında av par­tilerinin düzenlendiği bir merkez haline gelmiştir. Altın, gümüş ve kurşun madenlerinin bulunması sebebiyle bölge önem kazanmaya başlamıştır. 672-680 yılları ara­sında İslam orduları Yenice ve Balya çevresinde Bizanslılar ile savaşmışlar ve bölgede yedi yıl kalmışlardır. Bizans İmparatorluğu döneminde ilk defa 3000 maden işçisinin grevine sahne olan bölge tarihte önemli bir yere sahiptir.

Türkler’in Bölgeye Hakim Olması:İlk defa M.S. 395 yılında Hunlar, Anadolu topraklarına keşif seferleri düzenlemişlerdir. 1015 yılında Çağrı Bey ko­mutasındaki Selçuklu kuvvetleri Anadolu’ya girmişlerdir. Ana­dolu’nun kapılarının Türkler’e gerçekte açılış tarihi de 1015 yı­lındaki bu sefer ile olmuş ve Türkler, sızmalar yoluyla Ma­lazgirt Savaşı öncesinde Anadolu şehirlerine girmeye başlamışlardır. 1036 yılından sonra Türkler kitleler halinde Anadolu’ya gi­rişlerini hızlandırmışlar, 1071 Ma­lazgirt Savaşı’ndan sonra akıncı beyleri idaresindeki Türkler Ana­dolu’ya hakim olmaya baş­lamışlardır. Afşin idaresindeki Türk orduları bu dönemde Yenice, Edremit, Ezine ve Bayramiç bölgelerine akınlar düzenle­mişlerdir. 1080 yılında Türkiye Selçuklu Devleti’nin kurucusu Sü­leyman Şah devrinde Yenice böl­gesi fethedilmiştir. 1081 yılında Çanakkale ve Yenice yöresi Çaka Bey hakim olmuş, 1097 yılındaki Haçlı Seferleri’nden sonra Bizanslılar’ın eline gelmiştir. 1110 yılında Sultan Şahin Şah ida­resindeki Selçuklular tekrar böl­geye hakim olmuşlardır. 2. Kılıç Arslan döneminde Yenice böl­gesine Türkmen ve Yörük is­kanları yoğunlaşmıştır. Bölgeye yerleşen Türkler, konar-göçer ha­yatı bırakarak çiftçiliğe başlamışlardır. Karesi Beyliği 1303­1345 yılları arasında Balıkesir ve Çanakkale bölgesine hakim olmuştur. Yenice ve çevresinin tam olarak Osmanlı hakimiyetine girmesi 1357 yılında gerçekleşmiştir. Yenice bölgesinin Türkler tarafından esas çekirdeği 1290-1330 yılları arasında oluşturulmaya başlanmıştır.

İlçe topraklarına Türk boylarından önce Bayat, Torhasan ve Akçakoyunlular yerleşmişlerdir. Bunlarla birlikte Afşar, Bayat, Kalabak, Gürelli, Kaşıkçı ve Bayındır boyları gelmişlerdir. Halkının çoğunluğunu Karaoğlan, İsalar, Bayat, Çapnalı, Cambazlı, Akkoyunlu, Hızırlar, Softalı ve Torasanlı gibi boylar oluşturmuşlardır. Bölge halkını oluşturan Oymaklar arasında ise Yavcı-Bedir, Akkeçeli, Kızılkeçeli, Körmusalı, Yüncü, Saitli, Çaparlı, Çepni, Kobaş, Kılas, Evcili, Emetçi, İneci, Şehitli ve Tahtacı bulunmaktadır. Başımkızdı cemaati ile Karakeçeli aşiretinin Poy­razlı, Deliler, Kıldonlu, Softalı cemaatleri de vardır. Yenice halkının çekirdeğinde Oğuzlar’ın Kınık boyu ve kollarının ağırlık kazandığı gö­rülmektedir.

1843-1864 yılları arasında Yenice bölgesinde Akçakoyunlu, Burhanlı, Caferli, Çepni, Hardallı, Karakeçeli, Kılaz, Kubaş, Söğütlü, Yaycı Bedir aşiretleri köyler kurmuşlardır. Ahmet Vefik Paşa bölqedeki aşiretlerin is­kanı işini idare etmiştir. Göçebeliği bırakmak istemeyen aşiretler üze­rinde baskı uygulanmış Çepni, Yaycı Bedir ve Yüncü boyları Edremit ve Burhaniye bölgesine yerleştirilmiştir. Karakeçeliler ise Yenice havalisine iskan ettirildiler. 1902 yılında yapılan nüfus tahririne göre her aşiret, kabile, boy, oymak ve cemaatin eski Türk teşkilatını yaşattığı tespit edil­miş ve Sultan Abdülhamid, bu isim­lerin korunarak aynı şekilde ya­zılmasını istemiştir.

Bölgeye Türkler’in yerleşmesiyle önce Yanoba ve Dalyanoba denilmiş, daha sonra İnceköy ve son olarak Yeniceköy adı verilmiştir. 20. yüz­yılın başında Gönen ilçesine bağlı idi. Gönen’e bağlı olunduğu dönemde Çakır Köyü, Nahiye mer­keziydi. 16.06.1936 tarih ve 3012 sayılı kanunla Yenice ilçesi oluşturulmuş ve Çanakkale’ye bağlanmıştır. İlçenin ilk kaymakamı Hamdi Sönmez’dir.
Günümüzde Yenice, köylerin isimleri ile Orta Asya kültürünü ve Oğuz geleneklerini yaşatan ender bölgelerden birisidir. Aşiret, boy ve oy­makların isimleri bazı köylerde yaşamaktadır. Sofular, Torhasanlar, Yanoba, Boynanlar, Çakırlar, Öğ­menler, Çırpılar, Bayatlar, Cambaz, Ahiler, Kızıldam, İbrahimler, Kargacı, Oğlakçılar bunlardan birkaç ta­nesidir. Hacıyusuflar, Altıparmak, Karabey, Hamdibey, Çavuşlar, Umurlar ise kurucularının isimleri ile anılırlar. Yenice merkez, Gü­müşler, Yeşilköy, Arovacık, Ça­moba, Alanoba, Karasuçam, Bal­lıçay, Soğukçay, Sarıçay, Çınarcık, Örencik, Pınaroba, Su­uçtu, Bağlı, Çiftlik, Gedikoba, Yeşiller, Kabaağaçarası, Çal, Kurt­taşı ve Sazak gibi köy ve obalar kuruldukları arazinin coğrafi yapısına göre isim almışlardır.

Milli Mücadelede Yenice Yöresi:Mondros Ateşkes Anlaşmasından sonra başlayan işgaller üzerine, Türk halkı vatanını koruyabilmek için Kuva-i Milliye adı verilen direniş kuvvetlerirıi oluşturmuştur. Batıda başlayan Yunan işgalleri karşısında Yenice-Koyuneli (Hamdibey) yöresinde toplanan gönüllü birlikler Soma-Ayvalık cephesine destek vermişlerdir. Yenice yöresinde toplanan milis kuvvetlerini Bacak Hasan, Osman Bey, Altıparmak ve Kürt Hasan çeteleri oluş­turmuşlardır. Oluşturulan bu birlikler Soğucak Köyü’nü merkez olarak seçmişler ve bu köye Yunan kuvvetleri hiç girememişlerdir. Yunanlılar dışında Yenice çevresi Anzavur’un baskısına da maruz kalmıştır. Hatta Ahmet Anzavur, Mavruz (Nevruz) Köyü camiinde vaaz vererek halkı kan­dırmaya çalışmış, fakat destek bulamamıştır.
Kuva-yi Milliye birlikleri silah ve cephane bakımından milli mü­cadelenin başlarında büyük sıkıntılar çekmiştir. Gelibolu Yarımadası’nda bir Fransız müfre­zesinin koruduğu büyük silah depoları bulunmaktaydı. Balıkesir Heyet-i Milliye Teşkilatı Akbaş depolarında bulunan cephane ve silahların kaçırılmasına karar vermiştir. Akbaş, Gelibolu Yarıma­dası’nın doğusunda Büyük Anafarta ve Suvla Körfezi’ne giden yolun geçtiği Yalova deresi ağzında küçük gemilerin demirlemesine elverişli bir koydur. Edremit Kaymakamı Hamdi Bey bu iş için görevlendirildi. Kendisine Dramalı Rıza Bey yardımcı olacaktı.

Hamdi Bey 1886 yılında Ma­kedonya’nın Köprülü Ka­sabası’nda doğdu. Küçük yaş­larda babasını kaybeden Hamdi Bey, ilkokulu Köprülü ka­sabasında, ortaöğrenimini Üsküp’te yapmıştır. İstanbul’da Mülkiye Mektebi’ni (Siyasal Bil­giler Fakültesi) bitirmiş, Balkan Savaşları sonuna kadar Ko­sova’da Maiyet Memuru olarak görev yapmıştır. Balkan Sa­vaşları’ndan önce Kumanova sa­vunmasında görev yapmış daha sonra Edirne’de Şükrü Paşa kuv­vetlerine katılmıştır. Savaşın bi­tişini müteakiben Edirne Polis Müdürlüğü İdari Bölüm Başkanlığı’na, birkaç ay sonra da Edirne’nin Demirköy Kazasına Kaymakam olarak atanmıştır. Yöredeki görevi sırasında Bulgar çete kuvvetlerine karşı başarılı çarpışmaları yürüttü.

1915 yılında Malkara Kaymakamlığı’na, daha sonra da Keşan ve Sındırgı Kaymakamlıkları’na atandı. Temmuz 1917 tarihinde Edremit Kaymakamı olan Hamdi Bey, Türk halkının çok sıkıntılı bir döneminde şehid çocuklar için Yetimler Yurdu’nu kurdu. İlk defa Edremit’de memurlara mesai cetveli uygulattı. Günümüzdeki Edremitspor’un temeli olan Edremit İdman Yurdu’nu Nisan 1918’de kurdu. 1919 yılında başlayan Yunan işgalleri üzerine Hamdi Bey’in çalışmaları ile “Edremit, Burhaniye ve Havalisi Müdafa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti” kuruldu. Hürriyet ve İtilaf Fırkası Edremit temsilcilerinin, eski İttihat ve Terakki Partisi görüşünde olanların devlet memurluklarından alınması is­teklerini kabul etmeyince 5 Nisan 1919 tarihinde Edremit Kaymakamlığı’ndan azledildi. Burhaniye’ye yerleşen Hamdi Bey bölgede milis kuvvetlerini teşkilatlandırdı. Milis kuvvetlerini, ordu birliklerinden ayırt etmek için kollarına beyaz patiskadan bant taktırmış ve üzerine Kuva-i Milliye yazısı yazılmıştır. Bu isim daha sonra tüm Anadolu’da yayılacaktır.

Sivas Kongresi’ne delege olarak da katılan Hamdi Bey, “Balıkesir Merkez Heyeti” tarafından Biga ve çevresinde Kuvâ-yı Milliye için asker toplamakla görevlendirildi. Hamdi Bey, Dramalı Rıza Bey ve Bandırma’da otel işletmeciliği yapan Kani Bey ile birlikte 18 Ocak 1920 tarihinde Biga’ya geldi. Yaptığı ko­nuşmalarla halkın büyük ölçüde desteğini sağladı. Yasa dışı işler yapan çete mensuplarını cezalandırdı.

Milli mücadele için gerekli olan silahları alabilmek için, 9 kişiyle önce Lapseki’ye geldi. 26-27 Ocak 1920 gecesi Umurbey iskelesinden Akbaş’a geçen Hamdi Bey ve arakadaşları kaçırdıkları silahları Umurbey iskelesine getirmişler, buradan kara taşıtlarıyla Yenice’ye taşımışlardır. 3 Şubat 1920’de Sarıçalı, Yenişehir ve Üvecik depolarından kaçırılan silahlar da Yenice’ye getirilmiştir.
Ingilizler Anzavur Ahmet’e bol para ve ünvanlar vererek Akbaş cephaneliği olayının meydana geldiği yörelerde isyan çıkarma gö­revini verdiler. Bu sırada Yenice’deki cephaneliğin bir kısmı Akhisar ve Soma’daki Türk kuvvetlerine gön­derilmiştir. Hamdi Bey’in Kuvâ-yı Milliye için Biga’da gönüllü Türk gençleri toplama çalışmaları üzerine, Gönen’de bulunan Ahmet Anzavur Biga’ya gelerek 16 Şubat 1920 ta­rihinde ayaklanma başlatmıştır. Anzavur’un Biga’yı ele geçirmesi üze­rine Hamdi Bey, Yenice’de bulunan silahların korunması için Dramalı Rıza Bey’i görevlendirmiştir. Hamdi Bey’de birkaç gün sonra Yenice’ye hareket etmiştir.

Yukarı İnova Köyü’ne geldiği sırada Anzavur taraftarı köylüler ta­rafından yakalanarak Biga’ya işkenceler yaparak göndermişler ve 17 Şubat 1920’de öldürmüşlerdir. Cumhuriyet döneminde Koyuneli de­nilen yerleşim merkezine Hamdibey ismi verilmiştir. Anzavur, Nevruz Köyü yakınına kurduğu top ile Yenice’ye ateş etmeye başlamıştır. Az bir kuvvet ile cephanelerin bulunduğu caminin çevresinde direnen Dramalı Rıza Bey, silahların Anzavur kuvvetlerinin eline geçmemesi için cephaneliği ateşledi ve silahları imha etti. Rıza Bey arkadaşları ile Koyuneli’ne çekildi. Batı cephesi için paha biçilmez değer taşıyan silah ve cephanelerin yok olması Kuvâ-yı Milliye birlikleri arasında büyük bir üzüntü yaratmıştır.

Tags: