Ayvacık İlçesi

Published In: Çanakkale Town Hits: 1332 Comment: 0

Doğal güzellikleri, taş evleriyle ülkemizde ve dünyada ün yapmış küçük bir kent Ayvacık. On altıncı yüzyıl başlarında yerleşimin başladığı bu topraklarda, dünyanın ilk felsefe okulunun kurulduğu, yüzyıllar boyu bir çok medeniyete ev sahipliği yapıldığı bilinmektedir.“Organik Kültürler Diyarı”olarak hafızalara kazınan Ayvacık, sahip olduğu doğal güzellikleriyle yüzyıllar boyu dikkatleri üzerine toplamıştır. Turizm, tarım ve hayvancılık yaparak geçimini sağlayan yerli halkın sıcaklığı ve misafirperverliği şirin ilçeye geldiğiniz ilk andan itibaren fark edilebilmektedir.

Coğrafi ve Tarihi Özellikleri 
Ayvacık, sırtını Antik dönemlerin efsaneleriyle beslenen İda Dağı'na (Kazdağı) dayayan; yüzünü birçok efsanenin doğuşuna kaynaklık eden Ege Denizi'ne çeviren yeşilin ve mavinin en güzel tonlarının yaşandığı bir kavşaktır.

Asya'nın ve elbetteki,Anadolu'nun en uç noktası olan Bababurnu ilçe sınırları içindedir. Bababurnu'ndan Midilli Adası yalnızca 4 mildir.İlçenin 78 km' lik uzun bir sahil şeridi vardır. İlçenin yüzölçümü 874 km² dir. Denizden yüksekliği 270 m olan volkanik bir plato üzerinde bulunan ilçe, arazi yapısı bakımından dağlık ve tepeliktir. İlçenin en büyük ovası 30 km² ile Tuzla Ovası'dır. Bunu Kösedere ve Babakale Ovaları izler.
Ayvacık ilçesine bağlı 64 köy ve 2 belde bulunmaktadır. İlçe genelinin nüfusu 30640' tır. Yöre halkı, oldukça zengin bir kültür yapısına sahiptir. Her ikisi de Oğuz kökenli Yörük ve Türkmen köylerinde, kendilerine özgü kültürel farklılıklar yaşanmaya devam etmektedir. Ayvacık köyleri, bulundukları mevkilere göre; kuzey tarafına düşen Kaz Dağı eteklerindeki orman köyleri Dere kolu ; güneydoğusuna ,- Küçükkuyu istikametine- düşen köyler Yalı kolu ve güney batısında - Baba Burnu yönünde- bulunan köylerimiz ise, Kıran kolu olarak adlandırılmıştır. Dere kolu köyleri çoğunlukla orman işleriyle ve hayvancılıkla geçimini sağlar. Yalı kolu ise, zeytinciliğin miktar ve kalite olarak yüksek olduğu bölgemizdir. Kıran kolu adından da anlaşıldığı üzere Türkiye ortalamasının çok altında yağış alması sebebiyle ziraata elverişli değildir. Bu köylerimizde küçükbaş hayvancılık ve halıcılık en önemli üretim alanıdır. Yaz ayları geldiğinde Kaz Dağları'na olan göç halen sürmektedir.

Yapımı devam eden Ayvacık barajının ve sulama kanallarının bitmesiyle birlikte yöremizde sulanabilen alan genişleyecek ve uğraşılan zirai konular miktar ve cins itibariyle artış gösterecektir. Dağları denize paralel olarak uzanmakta ve sahil şeridinde olağanüstü güzel koylar birbirini izlemektedir. Son yıllarda yoğun ilgi gören bu koylar, turizm için cazibe merkezi haline gelmeye başlamıştır.Ekolojik dengeler korunarak turizme açılan bu bölgelerimiz, Ayvacık halkının geleceğinin sigortasıdır. Turizmin yanı sıra zeytincilik ve zeytinyağı üretimi, halı dokumacılığı, odun kömürü, peynir ve hayvancılık önemli gelir kaynakları arasındadır.
Ayvacık ilçesinin Edremit Körfezi'ne bakan güney kıyısı Akdeniz ikliminin etkisini gösterirken, iç kısımlara gidildikçe Marmara ikliminin etkisi artmaktadır.

Rivayete göre; Kızılcatuzla kazasına bağlı 15-20 hanelik küçük bir yerleşim yeri olan Ayvalıoba'nın Dere Mahallesinden 1514 yılında Türkmen Safavi İmparatoru Şah İsmail le yapılan Çaldıran Savaşı'na katılan ve ismini bilmediğimiz bir delikanlı, zaferden sonra Osmanlı Ordusu'yla Güney Azerbaycan'ın başkenti ve Yoğun Kızılbaş Türkmen Nufusun yaşadığı Tebriz'e gider. Tebriz'de Kızıl tuğlalardan yapılmış bir han avlusunda dinlenirken hanın sahibesi olan Tebriz'li Ümmühan Hatun ile tanışır. Zengin bir dul olan Tebriz'li Ümmühan Hatun, askerde ölen kocasına çok benzettiği Ayvalıobalı adsız kahramanla evlenerek oradaki bütün mal varlığını satar ve kasabamıza gelip yerleşir.

Ayvalıoba'ya yerleşen Ümmühan Hatun ve eşi, ilk iş olarak çevredeki Küplü, Doğanlar, Garipçeler, Tekke ve Çaltı obalarını dolaşarak buralarda yaşayanları Ayvalıoba'ya davet etmişler ve bu obaları kaynaştırıp bütünleştirmişlerdir. Ümmühan Hatun, bu sürede köyünün kasaba olmasını sağlamış ve burada beraberinde getirdiği para ile kendi adını verdiği, bugün yeniden yapılmış olan "Ümmühan Hatun" camiini yaptırmıştır. Daha sonra, yaklaşık 10 km mesafeden kasabasına su getirmiş, bir de hamam yaptırarak yerleşen obalara rahat bir ortam sağlamıştır. Daha önceleri Kızılcatula olan kasabanın ismi geçen yüzyılın başlarında AYVACIK olarak değiştirilmiştir.

İlçemiz, ilkçağlardan bu yana çeşitli kavimler tarafından yerleşim alanı olarak kullanılmıştır.Bölgede yaşayan ilk toplulukların Mysyalılar ile Luviler olduğu sanılmaktadır. Ardından Hititler, Lidyalılar ve Persler'in hakimiyetine girmiştir.M.Ö. 334'te Büyük İskender'in aldığı bu bölge, onun ölümüyle Bergama Krallığı'na bağlanmış, daha sonraları ise , Roma ve Bizans idaresine girmiştir.

Selçuklu Beyleri'nden Emir Çaka Bey bugünkü Ayvacıklıların ataları sayılan pek çok Oğuz, Türkmen boyunu (Ahmetli, Çetmi(Çepni), Nusratlı,Karakeçeli, Bektaş, Balabanlı, Kızılkeçeli...vb.) bölgeye yerleştirmiştir. Bu boylar, Haçlı Seferleri sırasında bölgeden geçen Haçlı ordularına karşı koy-muşlardır. 1296'da Balıkesir'i başkent yaparak beyliğini kuran Çaka Bey Bayramiç, Ezine ve Ayvacık civarını da topraklarına kattı. Karesi Bey'in ölümünden sonra başlayan taht kavgalarından faydalanan Osmanlılar, I. Murat zamanında Ayvacık bölgesini alarak yarım asır süren Karesi hakimiyetine son vermişlerdir. Karesi Bey'in kurduğu Kızılcatuzla kazası I. Murat devrinden itibaren bölgenin merkezi haline gelmiştir. Fakat ulaşım güçlüğü sebebiyle ilçe merkezi, 1876'da Ayvalıoba'ya (bugünkü Ayvacık) nakledilmiştir.

Kurtuluş Savaşı döneminde Yunanlılar, 28 Mayıs 1919'da deniz yoluyla gelerek Ayvacık'ın işgaline başladılar, 4 Temmuz 1920'de Ayvacık merkezini ele geçirdiler. Milis kuvvetleri oluşturarak direnişe geçen Ayvacıklılar, Hafız Ahmet Hamdi Efendi başkanlığında Ayvacık Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'ni kurdular ( Ahmet Hamdi Efendi ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne Biga Sancağı'nı temsilen katılan üç milletvekilinden biridir.). Büyük Taarruz sonrasında, 18 Eylül 1922'de kaçan Yunan birliklerini takip eden Reşat Bey komutasındaki Milli Kuvvetlerimiz, 21 Eylül 1922'de Ayvacık'ın işgaline resmen son vermişlerdir.1876'da ilçe olan Ayvacık, 1926'da Ezine'ye bağlanmış, 1928'de Milli Mücadele'ye katkılarından dolayı, tekrar müstakil ilçe haline getirilmiştir. Ayvacık ilçesi, her ne kadar Türkiye'nin ve Asya 'nın en batı noktasında bulunsa da pek çok hizmet ve ekonomik kalkınma açısından maalesef istenilen duruma erişememiştir.Ayrı ayrı uğraş alanı olarak oldukça fazla dal olmasına rağmen, bunlar küçük birer aile işletmesi olma sınırının ötesine geçememiştir

Panayır Geleneği 
Oğuz ,Türkmen ve Yörük (yörüyen Türk) boyunun Orta Asyadan bu yana göçebe kültürün getirdiği alışkanlık olan yaylacılık ve panayır geleneği halen devam eder. Her yıl 25 Mayıs'ta başlar 3 gün sürer. Hayvan pazarının yanı sıra gezici lunapark kurulur ve halı satışı da yapılmaktadır.
Ayvacık Şivesinden Örnekler 
Gıdışım: Arkadaşım yerine kullanılır.
Areklik: Ahretlik anlamında yakın arkadaşlar arasında kullanılır.
Gobak: Çam kozalağı
Dada:Çocuk
Terezlemek: Düzenlemek
Yovuz: İyi
Dingin: Zayıf
Aba:Ceket
Hışdınlamamak: Konuşmamak, ses vermeme.
Çolungur:Çam kozalağı
Dömen:Dolandırıcılık Oyunları
Aga:Abi
aba:abla
Kostak: Güzel

Tags: